Tüm bu doğum sürecini doğa yaratmıştır ve atılan her adım, insanın doğal, normal gelişiminin yaratılmasında etkili ve etkili olmaktadır. Süreci atlamaya çalıştığımızda veya kimyasalların ve ilaçların kullanımına müdahale ettiğimizde, evrimin çok doğal bir sürecini saptırıyoruz. Ve yine her adım çocuğun gelişimine önemli bir katkıdır. Örneğin bir çocuğun hayatta başarılı olabilmesi için yürümeye başlamadan önce gerçekten emekleme dönemi geçirmesi gerekir. Eğer emekleme aşamasını atlayıp çocuğun hemen yürümesini sağlamaya çalışırsanız çok önemli bir gelişim aşamasını kaçırmış olursunuz. Artık bunun doğum için de geçerli olduğunu görüyoruz. Doğum kanalından geçmek, bu çocuğun kaderini ve geleceğini, tüm deneyimini etkileyen gelişimsel bir süreçtir. Bu sürece müdahale ettiğimizde, doğal ilişkiye ve sürecin oluşması için gereken milyonlarca yıla müdahale etmiş oluyoruz. Her adım doğayla ilgiliydi, yoksa doğa bunu yapmazdı. Doğa çok verimlidir. Her şeyi bir nedenden dolayı yapar. "Ah, bu gerekli değildi, bunu değiştirebiliriz" diye düşünen insanlardır. Ve sorunların başladığı yer burasıdır. Bu özellikle doğum anında oluşan kritik bağ açısından doğrudur. Bir çocuk bir dünyadaydı ve sonra yeni bir dünyaya geliyor. Eğer kapsülünüzün içinde ihtiyacınız olan her şeyle birlikte güvenli bir şekilde yerleşmiş bir astronot olsaydınız, çok sağlıklı olurdunuz. Ya birdenbire size "Tamam, uzay yürüyüşüne çıkmanız, kapsülün dışına atlamanız ve uzayda süzülmeye başlamanız gerekiyor" denilse? "Peki tamam, göbek bağımı taktım ve hala oldukça bağlıyım" diyebilirsiniz. Peki göbek bağı kesilirse ve astronot şimdi uzayda süzülüyorsa astronota ne olur? Bu şekilde kaybolmuş ve terk edilmişken, bu kopukluğun korkusu onu derinden etkileyecektir. Ve korku öldürür; insanlar ölesiye korkabilirler. Tüm gelişim dönemi boyunca birbiriyle bağlantılı olan ve birdenbire dünyaya fırlatılan bir çocuk hayal edin; göbek bağı kesildi ve artık çocuk yüzüyor. Çocuğun doğum sürecinde anneden alınması, çocuğun yaşayabileceği en büyük korkudur. Çocuğun hormonal sistemi, inanç sistemi ve dünyaya olan güveni üzerinde derin fizyolojik sonuçları vardır.
Ancak bir çocuk doğup annesinin karnına yatırıldığında ve doğal olarak memeye geldiğinde, bebeğin başı annenin göğsünde olur ve tüm gelişim dönemi boyunca orada olan kalp atışı çocuğa yeniden kazandırılır. Bu süre zarfında oluşan güvenlik, dokunma, rahatlık ve bağ, yalnızca fiziksel bağdan daha fazlasıdır; bu bir enerji bağıdır. Doğal gelişim sürecini yerine getirmek, bu çocuğa mutluluk ve sağlık kazandırmak, hoş karşılandığını ve sevildiğini ona hissettirmektir. Doğumu tıbbi bir prosedür haline getirdiğimizde tüm sisteme İngiliz anahtarı atmış oluyoruz. Artık örneğin doğum sürecindeki olayların çocuğun hayatının geri kalanındaki kaderini belirleyeceğini anlamaya başlıyoruz. Doğum her türlü komplikasyonla zor geçiyorsa yenidoğan bu deneyimden ders alır. Bu yeni dünyanın neye benzediğine dair ilk izlenimdir. Dolayısıyla bu çocuğun, doğmakta olan bir hücre yığınından çok daha fazlası olduğunu bilmeliyiz. Çevrenin oldukça farkında olan akıllı bir insandır. Bebeğin şu anda birçok ihtiyacı var. Buna müdahale ettiğimizde, sadece acil doğum sürecine müdahale etmiyoruz, aynı zamanda çocuğun hayatının geri kalanına da müdahale etmiş oluyoruz. Özellikle normal doğum süreçlerini es geçtiğimizde artık durup yaptıklarımızı yeniden gözden geçirmenin zamanı geldi.